top of page

Şehircilik Hayallerim


Geçenlerde Bodrum’u ilgilendiren Muğla il düzeyinde Yirmi Beş Binlik Nazım İmar Planının askıya çıktığını duyunca açıp baktım, indirdim bilgisayarıma.

Okudum, inceledim, mukayese ettim öncekilerle aklımın erdiğince. Sevindim oh artık bir planımız var diye, bu yüzden teşekkürler tüm emeği geçenlere.

İncelemeye devam edince, ya tam anlayamadım yeterince, olabilir insanız neticede, ya da benim hayal kırıklığım farklı vizyona sahip olmamdan kendimce şehircilik deyince!

Şimdi kimileri bana diyecek ki, bitti zaten planın askı süresi, ahkâm kesme! Senin vizyonundan kime ne?

Haklısınız tabi! Elbette büyükler, yetkililer ve etkililer bilir her bir şeyi(!) Ahkâm kesmek ne haddimize, benim ki dostlarla gönülden sohbet ederken, nasıl bir kentte yaşamayı hayal ettiğimin özeti…

Şehircilik dediğimiz ne?

Yaşadığımız yerlerin akıl ve bilimle hazırlanacak iktisadi, sosyal ve estetik planlara uygun düzenlenmesi değil mi?

Benim bildiğim öyle.

Yazması, söylemesi kolay da, uygulamaya gelince bu en zor kısmı işte. Her neyse!

Kimileri der ki; vardır her şehrin bir karakteri. Buna göre belirlenir bir yerde yaşayanların kaderi.

Sadece yazları gelip tatil yapan kimi yetkililere göre Bodrum’un ki deniz-kum-güneş! Hepsi de Allah vergisi. Yapacak ne iş var ki? Sür git keyfini!...

Plan açıklama raporunda denmiş ki: “Bodrum ilçesinin bugünkü karakteri ve doğal kaynakları ile bir uluslararası kültür, sanat ve deniz turizmi merkezi olarak gelişmeye devam edeceği öngörülmektedir. Bu gelişmenin, doğayı tahrip eden mekânsal büyümeden çok mevcut mekânsal kalitenin ve hizmet kalitesinin artırılması yönünde olması desteklenmiştir. Plan kararları ile Yarımada’da mekânsal gelişme kontrol altına alınmış ve önemli doğa alanlarının korunması yönünde önemli kararlar üretilmiştir.”

Breh, breh, breh!… Bu raporu hazırlayanlar haritayı görmemiş herhalde! Mekânsal gelişme kontrol altına alınmışmış!...

Gören gözler biliyor. Nüfus almış başını gidiyor. İki yüzyıl önce Amerikan kıtasında yaşanan doğudan batıya ‘altına hücum’ furyası gibi Yarımadanın işgali son sürat ilerliyor. Oteller, tesisler, konutlar konduruluyor. Göç furyası hiç bitmiyor. Doğa her noktasında tahrip edilirken, ‘Mavi Yolculuğun’ suları gittikçe bulanıklaşıyor!...

Bodrum: Bundan elli-altmış sene önce yolu, izi olmayan ufak bir balıkçı, süngerci köyü değil miydi? Cevat Şakir, Azra Erhart gibi bir avuç idealist entelektüel insanın tetiklediği, gönlü temiz aklıselim Bodrum halkının desteklediği ‘denizcilik ve mavi yolculuk’ vizyonuyla gelmedi mi bugünkü turizm cenneti noktasına? Çok şükür geldi.

Duracak mı bu noktada? Elbette hayır. İşte bu yüzden plan on senelik yapılsa da elli sene ötesinin kokusunu hissettirmesi gerekmez mi?

Bodrum’u, özünü ve dokusunu bozmadan görmek istiyor musun mesela ilk üç veya beş, haydi mütevazı olalım ilk on sırada, dünyanın en cazip turizm merkezleri listesinde?...

O halde en önce doğanın-kıyının-denizin, binlerce yıllık uygarlık eserlerinin yağmalanmasına, talan edilmesine, kirletilmesine, kişisel çıkarlara ve ranta son verilmeli.

Sonra; Planın Bodrum için ana öngörüsü deniz turizmi ise ki öyle denmiş Madde 4.1.2’de altı çizile çizile, kıyılar kayıtsız, şartsız, istisnasız ve ücretsiz halka açılmalı…

Gidenler, görenler, gezenler bilir! Nice, Cannes, Tel Aviv, Rio de Janeiro, Miami, Barselona, gibi şu an aklıma gelen deniz turizmini esas alıp her yıl milyonlarca turist çeken kentlerin, kilometrelerce uzanan plajlarının hepsi halka açık muhafaza edilmiştir. Buralarda sahillere; kafana göre şezlong atmak, büfe açmak, çit çevirip engel kurmak, levha dikip “Burası hotelimize, motelimize, sitemize ait özel mülktür. Giremezsin hemşerim!” gibi uyarı yazmaya kalkışmak, hele hele bina dikip önüne iskele kondu yapmak kimin haddine?...

Eğer gelecekte de yüzbinlerce yerli yabancı turist gelmesini bekliyorsan, istisnasız tüm kıyılar halka açılıp, gelmesini beklediğin bu insanların serbestçe denize girmesini sağlayacak plajların nereler olacağı hazırlanan yeni Nazım İmar Planında saptanıp gösterilmeli, bu plajların berisindeki alanların ona göre düzenlenmesi gerektiği belirtilmeliydi…

Orası nere, burası nere? Planda yetkimizin dışında denip geçilmiş! (Md. 2)Türkiye işte!

Var mıdır acep bir bildikleri?

Bodrum kıyı uzunluğu 174 kilometre. Planda kıyıların halka açılması vurgusundan vazgeçtim, sahil şeridinin ikinci elli metresine bile sanki göz dikilmiş!(Md. 4.6.1.4.) Diyorsan ki anlasana henüz karar veremedik kıyıyı nasıl bölüşeceğimize, rantı kime vereceğimize! O zaman haklısınız! Bu plan ne işe yarar takdir sizde!

Buyurun başka bir konu ulaşım: Ulaşımın Bodrum merkez ve tüm Yarımada’da geleceğin ihtiyaçları düşünülerek şekillendirilmesi gerekmez mi? Bugün yazları bir milyona ulaşan nüfusun on sene sonra iki misli artacağı, planın geleceğe yönelik nüfus projeksiyonunda yazılmış ve çizilmiş. İyi güzelde sanki nüfus artmayacakmış gibi aynı planda mevcut güzergâhlar ve ana ulaşım aksları dışında bir şey verilmemiş!

Benim hayalim şöyle: İspanyanın Costa del sol sahilleri boyunca yaptığı gibi havaalanından başlayıp bütün Yarımadayı çevreleyecek bir otoyol… Neden olmasın? Bitmedi. Ayrıca Bodrum merkezinde şehir içi ring yapacak; mantıklı bir güzergâh içinde Konacık, Bitez, Orta kent’e uzanacak bir banliyö tren/tramvay hattı. Bunlar ne zaman konuşulup planlarda gösterilecek? Hâlâ ne oto yol güzergâhı gözüküyor yarımadayı çevreleyecek ne de banliyö treni/tramvay!

Diyorsanız ki hayal kurma, yapamayız elimizdeki imkânlarla. İyi güzel de bari bu konuda geleceğin önünü açacak ana ilke kararları nerede? Görünen o ki ulaşım yükü gelecekte de yine rengârenk minibüslerde, otobüslerde. Denizyolu ulaşımına gelince nazım planının bile kapsamı dışında. Anlayacağınız mekânsal gelişim gerçekten kontrol altında(!...)

Gelelim katı atık, kanalizasyon ve arıtmaya:

Planda gördüm yazılmış bir sürü kural. Bunlar iyi güzelde, bugünün ihtiyaçlarına bile yetmeyen, Yarımadanın bazı yerlerinde etrafı leş gibi kokutmaya başlayan, masmavi suları her geçen gün bulanıklaştıran, gelecek on senede yüzde elli daha da artacak bu nüfusun katı atık, kanalizasyon ve arıtma ihtiyacını karşılayacak atık tesisleri nerede? Herhalde ben göremedim! Burada da mı mekânsal gelişim kontrol altında(!)

Nasıl bir kentte yaşamayı hayal ettiğimi yazsam da üç beş satırla, aslında bilip dururum ne söylesek boş! Çünkü zamanın nankör hafızasında hızla unutulur her bir şey.

Sıkıntı nerede?

Bilmem ki, belki bende! Belki de Bodrum’un eski günlerini bilip kentin geldiği bu güzel seviye için yapılanlarla yetinenlerin, yalım yalım parıldayan şu denize karşı oturup yeterince düş görmemelerinde…

 
 
 

Comentários


bottom of page