İzmir, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bir Kralın Öyküsü
- Tamer Şahin
- 9 Eyl 2016
- 3 dakikada okunur
İzmir’e gelip, Kordon Boyunda sıralanmış birbirinden güzel restoran ya da kafelerden birine oturduktan sonra, o güzelim körfez manzarasına karşı rakısını yudumlamamış, içkiyle arası yoksa çay veya kahve içmemiş var mıdır? Bilmem!

Ancak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, İzmir’i kurtardıktan sonra Kramer Hotele geldiğinde kendisine servis yapan Rum garsona “Kral Konstantin buraya gelip şu muhteşem manzaraya karşı bir kadeh rakı içti mi? diye sorduğunu. Rum garson “Hayır Paşam!” cevabını verince de “Yazık öyle ise! Kral Konstantin İzmir’i neden almak istemiş?” diye cevap verdiğini çoğu kimse duymuştur. Tarihi anekdotlar aklımızda kalır, ama bu anekdotların arkasında yatan gerçek sebepler çoğu zaman pek bilinmez. Gelin o günlere dönüp bu sorunun cevabını bulmaya çalışalım.

Konstantin, Balkan Harbinden bir yıl sonra suikast sonucu öldürülen babası Kral George’un yerine 18 Mart 1913 tarihinde tahta geçti. Sanderburg Hanedanı üyesi olan Kral Konstantin, Alman İmparatoru II. Wilhelm’in kız kardeşiyle evliydi.
O tarihte Yunanistan’daki halk kahramanı, Osmanlının büyük topraklar kaybetmesine neden olan ve Girit’in Yunanistan’a bağlanmasını sağlayan Başbakan Elefterios Venizelos’du. Yani yeni kralın ciddi bir rakibi vardı. İngilizler, 23 Ocak 1915’de Venizelos’a, yanlarında savaşa girmeleri halinde İzmir ile birlikte Batı Anadolu’dan önemli toprak parçalarının verileceği sözünü verdiler.
Venizelos; Genelkurmay Başkanı Metaksas’tan Anadolu’nun işgali için orduyu hazırlamasını istedi. Metaksas Yunan ordusunun ilk aşamada sayısal üstünlüğü olsa bile Anadolu’nun iç kısımlarına girildikçe, bu gücün etkisizleşeceğini ve sonucun Yunanlılar açısından bir felaket olabileceğini söyleyerek Anadolu’nun işgaline karşı çıktı.
Genelkurmay Başkanının muhalefetine rağmen Venizelos Mart 1915’de İngilizlerin yanında Çanakkale’ye kuvvet göndermeye kalkışınca, Kral Konstantin tarafından istifa ettirildi. Aynı yıl yapılan seçimleri Venizelos kazandı. Bu kez İngilizlerin çağrısıyla Sırpların yanında savaşa girmeye karar verince Kral tarafından ikinci kez başbakanlıktan azledildi. Kral halkın büyük sevgisini kazanmış Venizelos karşısında ilk raundu almış gözüküyordu.
Emperyalizm çıkarlarından hemen vazgeçer mi? Elbette hayır! İtilaf devletleri Selanik’i işgal ettiler. Krala karşı büyük baskılar uyguladılar. Sonunda Venizelos itilaf devletlerinin desteğiyle krala karşı bir darbe gerçekleştirerek 1917’de tekrar başbakan oldu. Kral tahtını oğlu Aleksander’a bırakmak zorunda kaldı. Venizelos, Kral Konstantin ve Genelkurmay Başkanı Metaksas’ı Haziran 1917’de İsviçre’ye sürgüne gönderdi. Bir ay sonra da Osmanlı Devleti, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan’a savaş açtı. Kasım ayında Trakya’ya Yunan askerlerini gönderdi.
İtilaf devletleri I. Dünya Savaşını kazanınca, Versailles Paris Barış Konferansında Venizelos, İzmir dâhil Batı Anadolu’dan toprak taleplerinde bulundu. 1919 yılında Neuilly Anlaşması ile savaştan önce Bulgaristan işgalinde olan Trakya’daki bir kısım toprakları aldı. Sonra 15 Mayıs 1919’da İzmir’e Yunan askerlerini çıkararak Anadolu topraklarını almaya çalıştı.
Venizelos kendine o denli güveniyordu ki, parlamentoda tüm sandalyeleri kazanmak için 7 Eylül 1920’de meclisi fesih ederek erken seçime gitti. Ancak Yunan halkı, Venizelos’u çok sevse bile, İngiliz ve Fransızlarla yaptığı işbirliğini desteklemiyor, artık savaş istemiyordu. Yunan halkı ihtiraslı liderlerini doyurmak için daha ne yapsın? Son yirmi yıldır savaşsız bir gün geçirmemişlerdi. Büyük Savaş bittiğine göre, Venizelos da durmalıydı. Kasım ayında yapılan seçimlerde Venizelos kaybetti.
Konstantin Aralık ayında Atina’ya geri dönerek tacını geri aldı. Yunan halkı barış istiyordu.
Metaksas, kraldan Anadolu’daki Yunan askerlerinin geri çekilmesini istedi. Ancak başlanmış bir harekâtı durdurmak o kadar kolay değildi. Ayrıca rakibi Venizelos’u alt ettiğini düşünen Kral, Küçük Asya’daki savaştan da kendine pay çıkarmayı ummaya başlamıştı. Durumu yerinde görmek için 12 Haziran 1921’de İzmir’e geldi. Üç aydan fazla süre Anadolu’da kaldı.
10 Temmuz 1921’de Kralın önderliğinde başlatılan Kütahya-Eskişehir çarpışmalarında Türk birlikleri Sakarya nehrinin doğusuna çekildiler. Yunan komuta heyeti zafer çığlıkları atarken, Kral 29 Eylül’de zafer kazanmış bir komutan edasıyla Atina’ya geri döndü. Aslında tam da onun dönüşe geçtiği günlerde rüzgârlar tersine esmeye başlamış ancak bunu fark edememişlerdi.
Kralın Atina’ya dönüşünden bir yıl sonra, 9 Eylül 1922’de Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde Türk askerleri İzmir’e girip Yunan ordusu yenilince, Atina’daki askerler ayaklandı ve Kralı tahtından indirerek İtalya’ya sürgüne gönderdiler. Çok değil dört ay sonra Sicilya’nın Palermo şehrinde, adı tarihin hırsı aklının önünde giden liderler listesine eklenerek, yokluk içinde genç yaşta hayata veda etti
Şimdi söyleyin dostlar; kaderin sel suları gibi sürüklediği Kral Konstantin’in İzmir’de rakı içecek hali var mıydı?
Comments