Medya ve Binbir Gece Masalları
- Tamer Şahin
- 18 Haz 2019
- 2 dakikada okunur

Bana öyle geliyor ki, bu ülkede hayat Binbir Gece Masallarında anlatılan düşlere benziyor. İnsanlarımız ya çok mutlu ya da çok mutsuz; ya çok zengin ya da çok yoksul. Ya yöneticilerimiz! Yaptıkları hiçbir şeyin hesabını vermek zorunda olmayan, mitoloji Tanrıları kadar sorumsuzlar… Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve sosyal adalet sanki henüz keşfedilmemiş! Yaşadıklarımız düş denizinde veya fantastik kurgulanmış filmlerde/romanlarda görebileceğimiz aşırı uçlar dünyası. Benden değilsen hainsin; ona oy veriyorsan cahilsin!
Camdan dışarıya bakanlar, komşularıyla aynı gösteriyi izler, ama birinin çok şey gördüğü yerde bir başkası daha az şey görür, biri kara görürken, öteki ak görür; birinin büyük gördüğünü öteki küçük, birinin kaba saba gördüğünü bir başkası ince görür. Hiçbirimiz baktığımız alanın sınırsızlığı yüzünden göremediklerimizi bilemeyiz. Belki de bu yüzden gördüklerimizi anlamlandırabilmenin en kestirme yolu düşlemektir.
İnsan düş görürken uydurur, sonra da uydurduklarıyla var olduğunu sandığı düşüncelerini birbirine karıştırır. Üstelik bunun ayırdına varamadığı gibi, bir de,” amma garip!” der kendi kendine. “Garip, çok garip şeyler yaşıyoruz.”
Duymuşsunuzdur, Binbir Gece Masalları şöyle başlar: Karısı tarafından aldatılmış bir hükümdar, bir daha aynı duruma düşmemek için her gün başka bir kızla birlikte olur ve ertesi gün de onu idam ettirir. Bunun üzerine Şehrazad isimli bir kadın, ülkenin bütün kadınlarını kurtarmak maksadıyla hükümdara her gece ilginç ve merak uyandıran masallar anlatmaya başlar. Yalnız şafak sökerken masalını en heyecanlı yerde keser. Hükümdarda masalın sonunu öğrenebilmek için her sabah Şehrazad’ın canını bağışlamak zorunda kalır. Binbir gece ile simgelenen, masal masal içinde, sayısız mesellerin yer aldığı, bazen erotizm bazen de gerçeklik ötesinin afyon etkisiyle insanın başını döndüren sonsuz bir düşsel döngü yaşanır.
Düşlerde olup bitenleri tam olarak bilemeyiz, çünkü tutarsızdırlar ve uyandığımızda pek çoğunu unuturuz, aklımızda sadece küçük bir bölümü kalır. Aynen siyasetçilerin söylemleri ve bizim de bunları ertesi gün unutmamız gibi. Siyasetçiler, iktidarda kalmak, kendi bekalarını sürdürmek için, bin yıl önce Şehrazad’ın yaptığını taklit eder, kurguladıkları masalları medya yoluyla her gün bizlere anlatıp dururlar. Halkta, bu işlerin sonunun nasıl biteceğini merak ettiği için olsa gerek, doğruyu söyleyenlere değil sürekli masal anlatan siyasetçilere oy verir.
Belki de bunların hepsi çok doğal. Çünkü kimileri, sözde medeniyet rotasında Batıya doğru seyrettiğimizi zannetse de, alaturkanın alafrangaya, alafranganın da alaturkaya özenip karıştığı bu toprakların insanları aslında Doğulu, yani Binbir Gece Masallarının yaşandığı coğrafyanın tam göbeğindeyiz.
Bu yüzden bazen merak ederim, acaba medya masal anlatmayı kesse ve halk uykudan uyansa, o meşhur milli irade kim bilir nasıl tecelli eder?
Comments