top of page

Bodrum ve Paris İklim Konferansı

Evvelsi gün Paris İklim Konferansı kapanış bildirgesini okuyunca aklıma Ömer Hayyam’ın şu dörtlüğü geldi:

Ne bilginler geldi, neler buldular!

Mumlar gibi dünyaya ışık saldılar.

Hangisi yarıp geçti bu karanlığı?

Birer masal söyleyip uyuyakaldılar.

Anlatılanlar masal mıdır bilemem! Lakin benim bildiğim anlatılan her masalın içinde dünya kadar alınacak dersler bulunduğudur… Aralık ayı başında düzenlenen Paris İklim Konferansı; düşürülen Rus uçağının gölgesinde kalıp birkaç köşe yazarı dışında doğru dürüst medyada yer alamadı ve yeterince kamuoyunda tartışılamadı. Konferans bitti, neler konuşuldu, kararlaştırıldı pek kimsenin umurunda da olmadı.

Paris iklim Konferansı; madem Kyoto protokolünden hoşlanmadınız size biraz parfüm kokulu Paris verelim düşüncesiyle yapılan bir etkinlik değildi. Bu konferans da ondan önce düzenlenen bir seri çevreyle ilgili bilimsel, politik ve ekonomik ciddi çalışmaların devamıydı. Kimilerine göre bu çalışmaların iklim değişikliği yönünden bir faydası yok. Hatta kalkınmasını tamamlamış zengin ülkelerin, getirilen kısıtlamalar nedeniyle fakir ülkelerin gelişme çabalarına engel olduğunu söyleyenler bile var. Belki de haklılar! Lakin yine de ne olup bittiğini bilmekte fayda var.

Paris İklim Konferansının ana gayesi; özetle küresel sıcaklık artışının yüzyılın sonuna kadar 2 santigrat derecenin altında tutulması için tüm ülkelerin fosil yakıt kullanımını azaltmak. Bu anlaşmanın öncekilerden farkı kısmen bağlayıcı kısmen de gönüllülük esasına dayanıyor olması. İşin özü elbette ekonomi, yani para. Aşağıdaki tablo; merak edenlere sistemin nasıl tasarlandığı hakkında kabaca bir fikir vermek için hazırlanmış, isterseniz buyurun bir göz atıverin!

Paris İklim Konferansı Sonuç Bildirgesine Türkiye açısından baktığımızda; ülkemizin 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını yüzde 21 oranında azaltma taahhüdünü yerine getirmesi gerekiyor. Bu da Türkiye’nin önümüzdeki beş yıl içinde nerdeyse tüm kömür yatırımlarından vazgeçmesi anlamına geliyor. Gerçekçi mi? Sürdürülebilir kalkınma açısından Türkiye verdiği bu sözleri tutabilir mi? Kömürden vazgeçebilir mi? Keşke yapabilse! Bunların cevaplarını birkaç satırla vermek pek kolay değil!...

Oysa bu işler verilen sözlerde samimi olmayı ve üzerinde ciddiyetle çalışmayı gerektiriyor. Ortada dünya kadar çelişki var! Nerede mi? Bu konuda yapılan çalışmaların ta başında. Mesela 1992’den bu yana ülkemizin gelişmiş ülkeler kategorisinde gösterilmiş olmasında. Çelişki; İklim Konferanslarında gelişmiş ülke statüsünde kabul edildiğimiz için, alınacak tedbirlerin ülkemiz ekonomisinde oluşturacağı kayıplara zengin ülkeler tarafından maddi destek sağlanmamasında. Amerika, Kanada gibi havayı en çok kirleten zengin ülkeler bile bu masraflara karşı çıkarken, iklimi muhafaza edebilmek için cebimizden ilave para harcamaya söz vermemizde…

Şimdi diyeceksiniz ki bizi neden öyle zengin kategorisinde göstermişler? Biz zengin miyiz? Ben bu soruların cevabını bilmiyorum. Lakin kaynaklarımızın kullanılmasında ne kadar bonkör olduğumuz herkesin malumu!...

Daha şundan birkaç gün önce G-20 zirvesini Antalya’da yapıp dünyanın en gelişmiş ülkelerine hava atmadık mı? Gündem konularından biri de iklim konularının ekonomiyi nasıl etkileyeceği iken, elalemin uçağını düşürüp gündemi değiştirip herkesin ağzını bir karış açık bırakmadık mı?

Belek’de dünyanın en zengin ülke liderlerini şaşa ile ağırlayıp ne kadar zengin olduğumuzu yedi düvele gösterirken her şey güzelde, sıra haydi bakalım iklim konusunda zenginler üzerine düşeni yapsına gelince, yan çizip biz de destek isteriz deyince, onlarda bize sırtını çeviriyor.

Bodrum’a kış geldi, gelen giden azaldı, keyfimiz yerinde bunlardan bize ne diyebilirsiniz!...

Öyle ama bu işler bana ne demekle olmuyor! Bakın Rus uçağı düştü, Bodrum’a gelen Rus turistleri bir anda ortadan kayboldu. Bakmayın siz başka illerin ağlandığına, bölgeye gelen yabancı turist sayısında Ruslar ikinci sırada. Muğla iline geçen sene 270 bin, Bodrum’a 60 bin Rus turist gelmişti. Bakalım şimdi neler olacak? Asıl etkisini yaza doğru hep birlikte göreceğiz.

Bana göre turizm; tahterevallinin bir yanında kuşların öte yanında insan aklının oturduğu sisteme benzer. Ürkütürsen kuşlar uçar, çok beğendiğin kendi aklının ağırlığıyla küt diye aşağıya düşersin. Umarım olmaz.

Hatırlar mısınız Eylül ayının sonunda, “Kyoto Protokolü, Bodrum ve Cannes” isimli yazımda da benzer konuyu işlemiştim. Kurban Bayramı arifesinde her bir yanı seller basmış, arabalar denize uçmuş, büyük maddi hasarlar meydana gelmişti. Sebebi neydi? Bırakın hatalı kentleşme ve imar durumlarını, işin özü Akdeniz havzasındaki iklim değişiklikleri değil miydi? Dünyanın iklimi değişti olan Bodrum’a oldu...

Neden mi? Elinize bir harita alıp, Bodrum merkez 80 kilometrelik bir yay çizin, atmosfere ciddi miktarda karbon gazı salan en az üç adet termik santral görürsünüz. İşte hepinizin bildiği bu tesislerin fotoğrafları:

Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy Termik Santralleri bölgedeki linyit madenlerini kullanarak enerji üretirken hangi önlemleri alırlarsa alsınlar çevreyi bir şekilde kirletiyorlar. Nedenine, niçinine, detayına girmeye gerek yok. Üç maymunu oynasak da bilenler biliyor. Ülkemizin dünya atmosferine saldığı karbon gaz kaynaklarından üç tanesi en nadide turizm merkezlerinden Bodrum’un yanı başında faaliyet gösteriyor.

Isınmada en çevreci ürün doğal gaz yerine, şöminesine-sobasına odun kömür atıp havaya bol duman salan, yanı başındaki termik santrallerin ürettiği elektrik ile klimasını kullanan Bodrumlular; İklim konferansının ana hedefi karbon gazlarının atmosfere salınımının azaltılması olduğuna göre, bu konudaki her türlü gelişme bizleri yakinen ilgilendirmez mi?

Bana göre hükümetin, yetkililerin ve ilgililerin karbon gazı salınımının azaltılması konusunda verdiği sözleri tutup tutmadığını en fazla takip etmesi gereken bölgelerden biri Bodrum.

Gelecekte torunlarımıza masal anlatmak yerine temiz bir çevre bırakmak istiyorsak, gelin hep birlikte kulak kabartalım akıl, bilim ve politika ile sürdürülen İklim Konferansı ve benzeri gelişmelere.

Tüm okuyucularımın Yeni Yılını kutlar, 2016 yılının daha temiz bir çevre, iklim ve yaşam koşulları sağlaması ümidiyle hepinize sağlık ve esenlikler dilerim.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page