Bahr-i Sefīd ve Arşipel’de Mülteciler Neden Hayatlarını Kaybediyor?
- Tamer Şahin
- 29 Eki 2015
- 3 dakikada okunur

Bahr-i Sefid: Arapçadan tercüme yani Akdeniz. Dünyada ne kadar soy sop varsa tümünü kaynaştıran kocaman bir kazan. Neden Ak demişler? Aysız gecelerde bir sürü mikroskobik canlı denizin yüzeyine geldiğinde, fosfor dolup parıldar ya, benim bildiğim işte ondan.
Arşipel: Kimi der ki “eski deniz”, Kâtip Çelebi’nin "Tuhfetü'l-Kibâr Fi Esfâri'l-Bihâr" (Deniz Savaşları Hakkında Büyüklere Armağan) kitabında geçer "adalar arası deniz.” Bildiğimiz Ege denizi.
Peki Mülteci?
Kısaca söylemek gerekirse, 1951 Cenevre Sözleşmesi’ ne göre: "ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi” ye denir.
Gelelim Bahr-i Sefīd ve Arşipel’de hayatını kaybeden mültecilere:

Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre, sadece 2015 yılı içinde 467 bin mülteci denizden Avrupa’ya giriş yapmış. Bunların 200 bini savaşta dördüncü yılını dolduran Suriye’den gelmiş. Ülkelerinde olan bitenlerden canlarını kurtarmak için Akdeniz'i geçerek İtalya’ya ulaşmaya çalışırken 2 bin 621, Ege Denizi'ni geçerek Yunanistan’a ulaşmaya çalışırken 224 mülteci boğulmuş. Hazin mi hazin bir sahne…
Haydi, gel istersen çıkalım kısa bir yolculuğa şöyle? Bakalım bir düne bir de bugüne.
Dün: Duymuşsunuzdur, mesela İkinci Dünya Harbinde Alman işgalinden, zulmünden, açlıktan kaçan Yunan mülteciler çıkardı Bodrum sahillerine.
Arşipel’de şu karşılarda gördüğün İstanköy(Kos), İleryoz(Leros), Kilimli(Kalimnos) gibi adalar var ya; kan gövdeyi götürürken fiilen İtalyan işgali altında, bu adaların hukuki aidiyeti kasada tutulan ipotek senedi gibi emanetçideydi o zamanlarda. Lakin ne gücümüz vardı emanetçiye kafa tutmaya, ne de niyetimiz. Neden dersen, Alman Yıldırım Orduları harbi başlatıp Avrupa’yı kasıp kavurduğunda modern tank ve zırhlılarla, bizim Ordu, elindeki 1898 model piyade tüfekleri mavzerlerle bir silah müzesiydi, 1940’larda.
Sadece bu kadar mı? Elbette değil, adı üstünde Dünya Harbiydi, Türkiye hariç neredeyse herkes savaşırken, harpten kaçan sivil asker on binlerce kişi ülkenin denizler dâhil dört bir yanında sınırlarımızdan geçip canını kurtarmak için Türkiye’ye göç ederdi.
Karnımız aç da olsa gönlümüz zengindi, kucak açardık harpten kaçan, topraklarımıza sığınan sivil asker Almanlara, İtalyanlara, İngilizlere, Yunanlılara, Bulgarlara, Ruslara, Araplara kısacası herkese. Şanslıydık harbe girmeyecek dirayette liderlerimiz vardı, imrenerek bakardı herkes bize.
Bugün: nereye baksan Suriyeli mülteci kaynıyor ya Bodrum sahillerinde.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği kayıtlarına göre yaklaşık 4,2 milyon Suriyeli mülteci var. Bunların 2,2 milyonu Türkiye’de. Suriyeli hariç yaklaşık 220 bin mülteci ve sığınmacı zaten yaşıyordu ülkemizde. Şimdi oldu 2,5 milyon. Bu demektir Türkiye’de yaşayan her yüz kişiden üç kişi mülteci. Aslında ülkemiz hep bir cazibe merkezi.
Dün: Alman, İngiliz, İtalyan uçakları birbirini kovalardı Gökova ve Güllük körfezi semalarında; sonra uçak enkazları, pilot cesetleri, boğulmuş Rum mültecilerin cesetleriyle birlikte vururdu Bodrum sahillerine. O tarihlerde Arşipel’de sağ kalanların toplanma merkezlerinden biri de Kara Toprak denilen Turgutreis idi.
O vakitler at pazarlığı şöyle yapılırdı: Savaşta benim yanımda ol, On İki Adaların ipotek senetlerini bir çırpıda yırtalım, emanetleri sahibine verelim(!) derlerdi. Ege’de göçmenler ölmüş bizim dışımızda da pek kimse dönüp bakmazdı.
Bugün: Egemen güçler bomba atıyor Afganistan, Irak, Libya, Suriye gibi ülkelere, şehirlere ve de insanların üzerine, tabi canını kurtarmak için kaçarken can verenlerin cesetleri de vuruyor Ege ve Akdeniz sahillerine.
Değişen ne?
Say sayabilirsen, elbette pek çok şey…
Bana göre en önemlisi şu ikisi:
Birincisi: Türkiye Atamızın “Yurtta sulh cihanda sulh” sözünü unutmuş, maalesef dâhil olmuş bombalama vahşetine!..
İkincisi: İnsanlık gelişti ya(!) sözde dönüp bakılıyor Akdeniz’de Ege’de boğulup, ölen göçmenlere, üzülüyor…muş gibi… ah vah diye diye.
Sonra at pazarlığı başlıyor gene. Mültecileri sakın Avrupa’ya gönderme! Üyelikmiş, vizeymiş bunların hepsi boşa çaba, verelim sana bolca para, güzelce harcarsın saraylara, uçaklara, arabalara, birazı kalırsa da unutma mültecilerin çadırlarına!
O zamanda bu işlerin içinde Almanlar, Ruslar, İngilizler, Fransızlar, Amerikalılar vardı. Bugün de. Buna derler dış politika!..
Artık bulaştık bir kere, ülkemizi Ortadoğu bataklığından kurtaracak dirayette liderler var mı? Takdiri size ait, lakin şimdilerde acıyarak bakıyor herkes bize!..
Bugünlerde Bodrum sokaklarında Suriyeli mülteci sayısı azaldı biraz ya. O yüzden belki de diyeceksiniz ki bu olan bitenlerden bize ne! Kimin umurunda geçmiştekiler? Oh şimdi burada geldi sonbahar, bizim için hayat pek güzel!
Haklısınız lakin Uluslararası Göç Örgütü (IOM)’nün bir haritasını paylaşmak isterim sizlerle. Güzel hazırlamışlar ne olup bittiğini göstermek için aklıselim kişilere. Haritadaki sarı çizgiler coğrafya derslerinde öğrendiğimiz akarsuları değil, göçmen selinin ana hatlarını gösteriyor!
Dikkat buyurunuz lütfen! En kalın sarı hatlardan biri de Bodrum’a kadar uzanıyor.

Demem o ki, hepimiz farkındayız bu iş bitmiş değil bir kere. Ülkeler bombalanmaya devam ettikçe, hazır olmak gerekir, daha çok mülteci misafir ağırlamaya bu güzelim kentte.
Çünkü bu olaylar binlerce yıldır bitmeyen zorunlu göçmenlik işte.
Akdeniz ve Ege’de hayatını kaybeden mültecilerden daha önemlisi:
Neden mülteci olunur sizce?
Keyiften mi? Yaşadığın yeri yeterince sahiplenmeyip, gözünle görsen de bizim başımıza gelmez demekten mi? Ben bilemem!..
Bütün bu olup bitenlere yatıyorsa aklınız, bunun cevabını da siz verin!
Bildikleriniz, duyduklarınız, gördükleriniz ve de kalbinizin sesiyle, ilk seçimde sandık başında gari!..
Elbette, asla unutmadan atalarımızın, ninelerimizin, dedelerimizin neden bu topraklara yani Anadolu’ya yıllar boyunca Girit’ten, Selanik’ten, Üsküp’ten, Bakü’den, Halep’ten dalga dalga kafilelerle göç edip geldiğini.
Comments