top of page

Kyoto Protokolü, Bodrum ve Cannes

  • Yazarın fotoğrafı: Admin
    Admin
  • 6 Eki 2015
  • 3 dakikada okunur

Çevreye ilgisi olanlar bilir. Kyoto Protokolü; gelişmiş ülkelerin sera gazı salınımlarını azaltıp atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamaya yönelik, Birleşmiş Milletler kontrolünde hazırlanmış küresel ısınma ve iklim değişikliği ile ilgili uluslararası tek somut çevre protokolüdür. Maalesef Kyoto protokolü ile ilgili uluslararası müzakereler muhtelif nedenlerle olması gereken kadar iyi gitmemektedir.

Kyoto protokolü ile Bodrum ve Cannes şehirlerinin ne ilgisi var derseniz buyurun okuyun, derim.

Akdeniz çanağında her yıl milyonlarca kişinin ziyaretçi akınına uğrayan iki cennet bölgenin adını duymuşsunuzdur. Bodrum yarımadası ve Fransız Rivierası. On gün arayla Akdeniz’in bu iki güzel turizm ve deniz cennetinde yaşanan benzerlikler dikkatinizi çekti mi doğrusu bilmiyorum! İsterseniz birkaçını sizlerle paylaşayım.

Bodrum’da “Türk Filmleri Haftası” devam ederken, Fransa’nın Cannes şehrinde de dünyanın en prestijli film pazarı MİPCOM Yayın ve Televizyon Teknolojileri Fuarının açılış hazırlıkları devam ediyordu. Ufak bir bilgi daha, Türkiye bu yıl MIPCOM Fuarının onur konuğu. Ne olmuş aynı anda dünyanın birçok şehrinde benzer kültürel faaliyetler olabilir, Türkiye’de buna katılabilir, diyebilirsiniz. Haklısınız.

Ama MIPCOM fuarının açılışı için 3 Ekim Cumartesi gecesine planlanan “kırmızı halı” töreni aşırı yağmurlar nedeniyle iptal edildi, dersem, belki benzerlikler konusunda siz de benim gibi düşünmeye başlarsınız.

Hem de dünya medyasının gözleri tam Cannes şehrine çevrilmişken, yağmur öyle şiddetli yağdı ki, ortalığı yıktı geçti. Fransa’nın Nice, Antibes ve Cannes sahillerinde, deyim yerindeyse yaşam durdu. Havaalanı ve tren istasyonu kapandı. 27 bin konuta elektrik verilemedi. Çaresiz insan görüntülerini Batı dünyasından pek nadir görürüz, bu da onlardan biriydi. Dünya medyası yaşananları uzun uzun duyurdu. Fransız Devlet Başkanı Francois Hollande: Cannes’te olanları “doğal felaket” olarak niteledi. Cannes Belediye Başkanı David Lisward: sel sularına kapılan on yedi kişinin hayatını kaybettiğini, kayıp beş kişi için arama çalışmalarına devam ettiklerini, yoğun yağmur sularının arabaları denize sürüklediğini, tren istasyonunun halen sular altında olduğunu, söyledi. Papa Francis: selde ölenler için taziye mesajı yayınladı.

Her ne kadar ‘Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür’ diye söylense de, ben; Cannes’de olanların Bodrum ile ne ilgisi var diyeceğinizi sanmıyorum. Daha evvelsi hafta tam Kurban Bayramı arifesinde yağmur ve sel suları yüzünden Bodrum’da neler yaşandı hepiniz biliyorsunuz. Fotoğraflara bakın! Tek fark arabaların plaka numaraları ve sokak isimleri.

Bodrum Belediye Başkanı: Bizim gördüğümüz, alıştığımız Bodrum yağmurlarında sahilde sevgililerin romantik yürüyüşler yapmasıdır. Bu yağmur değil biz bir doğal afet yaşadık. Metre kareye yaklaşık 256 kg yağmur yağdı, meteoroloji uyarmıştı gerekli hazırlıkları önceden yaptık, çok şükür can kaybı yaşamadık, dedi.

Antipes bölgesi meteoroloji başkanı: kuvvetli yağışların geleceğini tahmin etmemize karşın bu şiddette olacağını öngörememiştik, metrekareye yaklaşık 190 kg yağış aldık, dedi.

Bodrum ilçe ya; yaraların sarılmasında bağlı olduğu bütün şehir Muğla’dan az biraz yardım geldi. Muğla Valisi, Belediye Başkanı da bölgeyi dolaştı.

Cannes kendisi şehirdi, can kayıpları da olunca İçişleri Bakanından, Devlet Başkanına kadar herkes akın etti.

Bodrum’da doğal felaketten bir gün sonra Kurban Bayramı vardı. Dokuz günlük tatili fırsat bilen on binlerce insan bölgeye akmıştı. Bu yüzden olay biraz medyada yer aldı. Kimi siyaset için vesile yapıp sorumluluğu belediyeye attı, belediye de doğal afetlere. Kısacası bizde herkes birbirini suçladı. Bir musibetin bin nasihatten iyi olup olmadığını görecek miyiz bilemem, Belediyenin imar yetki, sorumluluk ve kaynaklarının ‘bütün şehir’ formülüyle elinden alınmasının ne sakıncalar getirebileceğini sağır sultan bile duydu…

Ertesi gün güneş açtı, Bodrumlular yaralarını sarıp Bayram süresince yerli yabancı turistleri ağırladı.

Cannes’te de ertesi günü güneş açtı, havaalanında kısıtlı olarak uçuşlar başladı, tren garını dolduran sular üç gündür temizleniyor, henüz açılamadı. Bu arada kapalı salonlarda MIPCOM fuarı devam ediyor. Hep bir ağızdan doğal afet dediler, kimse kimseyi şunu bunu eksik yaptın, diye en azından medya sayfalarında suçlamadı. Hükümet doğal afet fonundan maddi kayıpların ödeneceğini açıkladı.

Her iki bölgede de güneş açtı ya, kısa süre içinde yaralar sarılacak olan bitenler unutulacak.

Oysa unutulmaması gereken Akdeniz Havzası’nda bulunan ülkelerin iklim değişikliğinden ciddi boyutlarda etkileniyor olmaları. Yani cennet dediğimiz bu bölgeler artık her zaman doğal afetlerin tehdidi altında. Bu yüzden Fransa, Kyoto protokolü uygulamaları bir an önce yürürlüğe girsin diye başı çeken ülkelerden biri. Teklif üzerine teklif getiriyor. Sanayileşmenin yarattığı ısınma ve iklim değişikliklerinin etkisini kendi toprakları üzerinde görüp tedbirini alıyor.

Biz ne yapıyoruz? Duyduğunuz, okuduğunuz, gördüğünüz bir şey yoksa gidin hikâye okumak için Çevre ve Şehircilik Bakanlığının web sayfasına bakın!

İklim değişikliğiyle mücadele kolay değil. Düşük karbonlu ekonomiye küresel düzeyde geçilmesi, insanların yaşam biçimlerini, üretim ve imalat yöntemlerini değiştirecek köklü dönüşümler gerektiriyor. Büyük iş…

Kyoto protokolü: kimilerine göre getirdiği kısıtlamalarla gelişmemizi engelleyebilecek, pahalı ve politik bir sözleşme gibi görülse de yaşanan doğal afetlerin önlenmesi ve gelecek nesillere temiz bir çevre bırakılabilmesi için, bana göre bir kez daha hatırlanıp, okunup, incelenip, şapkayı öne koyup düşünülmesini gerektiren bir anlaşma vesselam.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page