Kıyı Kanunu
- Tamer Şahin
- 17 Şub 2015
- 2 dakikada okunur

Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin güzelim kıyılarının doğal ve kültürel özelliklerinin korunması, kamu yararına ve herkesin kullanımına açık olması sizleri ilgilendirir mi bilmiyorum! Sahillerin halka açık olması ve herkes tarafından kullanılabilmesinin temel vatandaşlık haklarından olduğunu düşünen kişileri ilgilendireceğini sanıyorum. Mevcut anayasamızın 43. Maddesi de kıyıların tüm topluma ait olduğunu söylüyor. Tabi Anayasamız yürürlükte ise! Neden böyle söylüyorum? Çünkü Anayasanın değiştirilemez maddeleri kapsamındaki laiklik, sosyal ve hukuk devleti prensiplerinin bile dikkate alınmadığı; bireysel can güvenliğinin risk altında olduğu; temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği; ülkenin bırakın kıyı şeridinin korunmasını ulusal bütünlüğünün dahi bozulmak istendiği bugünlerde; 43. Maddenin halkın lehine kullanılmasını beklemek saflık olur diyenlerin var olduğunu biliyorum.
Bütün bunlara rağmen, ben yine de (kıyı kanununda 2014 yılında yapılan birçok değişikliğe ilaveten) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından birçok olumsuzluklar içeren yeni bir değişiklik teklifinin hazırlandığını dikkatinize sunmak istiyorum.
Kıyı Kanununa göre: “Kıyı” kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasında kalan alandır. “Sahil Şeridi” kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alandır. Bu alanlar kamu malıdır ve mülkiyete konu olamamaktadır. Yani mülkiyete dair kazanılmış hak ilkeleri, kıyılarda geçerli kabul edilmemektedir. Hiçbir karşılık ödemeksizin herkesin kıyılardan ortaklaşa yararlanma hakkı vardır. Anayasa ve kanunlar bu yönde olmasına rağmen kıyıların korunamadığı, yapılaşmaya açıldığı ve kıyı alanlarının giderek yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı, üç maymunu oynasak da hepimizin bal gibi bildiği bir gerçektir.
Girişte sözünü ettiğim Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 2014 yılı Aralık ayında hazırladığı İmar Kanunu, Kıyı Kanunu, Mera ve Orman Kanunu'nda çeşitli değişiklikler getirmek isteyen 67 maddelik taslak torba yasa önerisi ile bir kez daha tehlike çanları çalmaya başlamıştır. Çünkü teklifte kıyılara bir gelir kapısı olarak bakılmaktadır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan, ülkemizin ortak malı olan kıyılar mülkiyete konu edilmek istenmektedir. Tasarıda, teklif edilen birçok teknik düzenleme ile kamu ve toplum yararına karşı mülkiyet haklarının önündeki bütün kısıtlamaların ortadan kaldırılmak istendiği görülmektedir.
Örneğin taslakta ifade edilen, “Sahil şeritlerinde yapılacak yapılar, kıyı kenar çizgisinden kara yönünde en fazla 10 metrelik mesafede genel olarak deniz seviyesine göre 5 metre yükselen yerlerde veya dar kıyılarda kıyı kenar çizgisine en fazla 20 metre, diğer alanlarda en fazla 50 metre yaklaşabilir" teklifiyle, mevcut Kıyı Kanunu'nda sahil şeridinde 50 metreye (bir yıl öncesine kadar 100 metre idi) kadar olan yapı yasağının 10 metreye indirilmesine çalışılmaktadır. Yani denize sıfır inşaat izni istenmektedir.
Bu teklifte torbaya atılmak istenen konulardan bir diğeri de; kıyılarda 1992'den önce inşa edilmiş olan yapılara imar affı getirilmesidir. Taslakta, 11 Temmuz 1992 tarihinden önce kıyı şeridinde inşa edilmiş olan yapıların korunması ve bu yapılara ruhsat verilmesi öngörülüyor. Sanki 1990 yılında çıkartılan ve 1992 yılında yapılan değişikliklerle yürürlüğe giren 3621 sayılı “Kıyı Kanunun” öncesine af getirilmek isteniyor. İlk bakışta hukuken masum görülen bu teklif, yasal olarak 1926 yılında tanımlanan ve o günden bu yana kıyının, kamuya ait yerlerden sayılması ve tescil dışı bırakılması gerektiği hususunu görmezden gelmeye çalışmaktadır.
Sahil bölgelerindeki belediyelerin AKP’nin elinde olmamasına rağmen bu tasarı teklifine karşı seslerini çıkarmamalarını ve medyanın kamu aleyhine ciddi neticeleri olacak bu düzenleme karşısında birkaç köşe yazarı haricinde yeterli bilgilendirmeyi yapmamasını da oldukça ilginç buluyorum.
Ekranlara ve meydanlara çıktıklarında, kamuoyuna çevreyi ve kıyıları koruma sözü verenlerin, hazırladıkları yasa önerilerinde rant uğruna tam tersine hareket etmelerinin ne denli etik bir davranış olduğunu takdirlerinize sunuyorum.
Tamer Şahin
Comments