Genç Bilaller Yarışması
- Tamer Şahin
- 8 Şub 2015
- 3 dakikada okunur

Ben Milli Eğitim Bakanlığının gayretlerini çok takdir ediyorum… Neden mi? Sebebi çok basit! Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı ülkemizin kemikleşmiş sosyal ve ekonomik sorunlarına en pratik çözümleri buluyor. Nasıl mı? Buyurun anlatayım.
Çarşıya pazara çıktığınızda almak istediğiniz malların fiyatları neden pahalı sizce?
Petrol fiyatları düştükçe girdi maliyetleri azalması gerekirken fiyatlar neden azalmıyor?
Çünkü; işçilik maliyetleri çok yüksek. Bakın, Çin’de, Hindistan’da aynı ürünleri çok ucuza üretmek mümkün. Çünkü orada işçilik ucuz. Şirketler üretmek istediklerini Batının kalifiye elemanlarına tasarlatıyor, projelendiriyor, sonra gidip Çin’de ya da Hindistan’da ucuza ürettiriyor. Kalifiye eleman ucuza çalışır mı? Çalışmaz. Kalifiye elemanların olduğu yerde de fiyatlar yüksek olur. Bakın batıda fiyatlar yüksektir. Bizim inadı bırakıp, ucuz işçiliği özendirip, kalifiye eleman yetiştirmeye son vermemiz gerekir(!) Milli Eğitim Bakanlığı bunu başarıyla yapıyor. İşte ben de bu yüzden Milli Eğitim Bakanlığının son on iki yıldır eğitim kalitesini süratle düşürme ve ucuz iş gücü sağlama çalışmalarını takdirle karşılıyorum(!)
Buyurun size bu çalışmalardan bir örnek vereyim. Geçenlerde Milli Eğitim Bakanlığı, imam hatip lise öğrencilerinin özgüvenlerini geliştirmek için bir ‘Ezan Okuma Yarışması’ yapılacağı duyurusunda bulundu. Yarışmanın adını da “Genç Bilaller” koymuşlar. Ben bu yarışmayı çok sevdim. Neden mi? Çünkü benim rahmetli babamın adı “Bilal”, dedemin de “Bilal”. Bazı medya kuruluşları bu önemli etkinliğe sırf Cumhurbaşkanının oğlunun adı ile olan benzerlik nedeniyle eleştiriler getirdiler. Hâlbuki bu etkinliğin adını ilk ezanı okuyan Bilal Habeşi’den aldığını bir Müslümanın bilmemesi mümkün değildir. Böyle konularda eleştiri yerine katkı sağlamak lazım. Mesela güzide medyamızdan şöyle; “Bu yarışmayı özel kanallarda tüm halkın izlemesi için ‘Yetenek Sizsiniz’ tarzında yapalım ve jüriye Hülya Avşar gibi sanatçıları alalım,” şeklinde bir teklif yapılsaydı daha şık olmaz mıydı?
Biliyorsunuz; 2002 yılında İmam Hatip Okulu sayısı 450, öğrenci sayısı 71 bin iken, hamdolsun 2014 yılı sonunda, 4+4+4 ve TEOG sayesinde İmam Hatip Okul sayısı 2500, bu okullarda okuyan öğrenci sayısı 474 bine ulaştı. Diyanet İşleri Başkanlığı 121 bin kişilik personel kadrosuyla ülkemizdeki yaklaşık 90 bin camide din hizmeti verilmesi için canla başla çalışıyor. Kolay bir iş değil. Şu an yarım milyon civarındaki imam hatipli sayısının ihtiyaca cevap verebilmesi için en az bir kaç milyona ulaşması kaçınılmazdır.
“Genç Bilaller” ve İmam hatipli sayısındaki artışın ucuz iş gücü ile ne ilgisi var diyeceksiniz?
Bence var. Her yıl yarım milyon imam hatip mezununun on/on beş bini imam olup Diyanet kadrolarına girse ve köylerimizde melelere asistanlık yapsa, gerisi ya üniversiteye devam edecek veya işsizler ordusuna katılacaktır. İmam hatip eğitimi ile saygın ve iyi üniversiteleri kazanabilenlere helal olsun! Akıllı Bilallere zaten diyecek lafımız yok. Diğer üniversitelerden mezun olanlar ise ne kadar kalifiye eleman sayılır takdir sizlerin. Ben onlara ucuz iş gücü askerleri diyorum. İsterseniz siz bunlara “Genç Bilaller” deyin. Bazıları “Genç Bilaller Kuran’ın Muhafızları” demiş. Sonuçta karın tokluğuna çalışmaya hazır askerler. Milli Eğitim Bakanlığı; eğitim sisteminde yaptığı değişikliklerle işte bu ucuz iş gücü asker sayısını artırdıkça, üretim maliyetleri düşeceğinden, ülkemiz ekonomisinin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuş olmaktadır.
Bu uygulamaların sadece ekonomi bakımından değil, başta söylediğim gibi işin sosyal yönünden de faydaları var tabi. Saymamı ister misiniz?
Bir: Ülkemizdeki insanların tamamı İmam hatipli olduğunda (Nüfusun yüzde 99’unun Müslüman olması yetmez. İmam hatipli olmalı. İnşallah 2023’e kadar olacak…) herkes iyi insan(!) olarak yetiştirildiğinden, ülkemiz en iyi insanlara sahip olacaktır. Az şey mi?
İki: Bu iyi insanlar, hem Batı bilimini hem de İslâm'ı öğrenmiş olarak sınıf atlamış sayılacaklardır. Sınıf atlayamayan derdine yansın. Adamlar daha ne yapsın!
Üç: Dindar nesiller yetiştirerek dünyanın her yerinde olduğu gibi aileyi korumak ve toplumu sağlıklı bir denge içinde tutmak mümkün olacaktır. Toplum dengesi bir bozulursa Hafazanallah!
Ve dört: Türkiye'nin İslâm dünyası ile entegrasyonu için İslâmî tefekkürün ve ilimlerin önünü açmak mümkün olacaktır. Yani bir taşla dört adet kuş vurulup bir de üstüne ekonomi canlandırılacaktır.
Gülmeyin… Ülke ekonomisi böyle düzeltiliyor(!) Bu ideoloji de verdiğiniz oylarla her gün hayat buluyor…
Tamer Şahin
Comments