Çözümü Sona Erdiren Çözüm
- Admin
- 27 Kas 2014
- 2 dakikada okunur
Çözüm süreci yalnızca Türkiye’de yaşayan Kürtlerin politik kaderleri hakkında mıdır? Bence hayır! Çünkü ne denli kapalı kapılar ardında sürdürülürse sürdürülsün çözüm süreci denen şey eninde sonunda bu coğrafyada yaşayan herkesin kaderini etkileyecektir. Kim ne derse desin halkın gözünde, çözüm sürecine yönelik çözümler yüzünden, Türkiye Cumhuriyetinin ulusal bütünlüğünün bozulacağı, kısacası bölünme korkusu vardır. O halde politik kaderimiz hakkında bilgi sahibi olmak en temel vatandaşlık hakkımızdır.
Günümüzün modern politik sistemi, ulusal yurttaşlık temelinde bağımsız ve laik devlet anlayışında yatar. Modern bir toplumda laik bir sivil hükümet ve meşruluk duygusu esastır.
Laiklik kavramının; kişilerin dinsel inançları ve özgürlükleri ile doğrudan bağlantısı olduğu gibi, idare edenlerin kullandığı yetkinin (egemenlik yetkisinin) kökeni ile de yakından ilgisi vardır. İdare edenlerin kullandığı yetkinin kaynağı; ya totaliter bir anlayışa dayanır. İktidarı ele geçiren ve Tanrısal bir anlayışa, inanca dayanan dinsel bir yönetim ülkeyi Tanrıdan aldığını varsaydığı bir vekâlete dayanarak idare eder. Ya da ülke; idare etme yetkisini halktan, ulustan alan bir anlayışla yönetilir. Bu anlayışın temelinde de laiklik yatar. Bu nedenle laiklik; demokrasinin, demokratik anlayışın ve yaşamın vazgeçilmez bir koşuludur.
Oysa çözüm sürecini yürüten iktidar; şeklen demokratik olduğunu söylese de, laiklik karşıtı ve totaliter uygulamaları nedeniyle egemenlik yetkisini halktan aldığını unutarak, inanca dayanan dinsel bir yönetim şeklinde faaliyetlerini sürdürmektedir.
Örneğin, çözüm süreci lafı edilmeye başlandığından bu yana hükümet tarafından; bugün yapılanları meşru kılmak ve oynanan politik oyun kurallarını kendi istekleri doğrultusunda değiştirebilmek için, sık sık geçmişte ortaya çıkan siyasi, irticai ve kişisel isyanlara yönelik devlet uygulamalarını kötüleme, karalama kampanyaları yapılmakta, Çerkez Ethem, Seyit Rıza gibi isyancıların olmayan itibarlarının iade edilmesi çağrılarıyla suç işleyenler aklanmaya çalışılmaktadır.
Çözüm sürecinin diğer tarafında yer alan PKK terör örgütü ve bunların lideri olduğu söylenen Abdullah Öcalan’ın meşruiyeti hakkında ülke genelinde ortak bir inanç yoktur. Aksine Apo hâlihazırda yasalara göre on binlerce insanın ölümünden sorumlu terör suçlusudur ve ömür boyu hapis cezası altındadır. PKK ise terör faaliyetlerine devam etmektedir. Mecliste grubu bulunan HDP kanalıyla verilmeye çalışılan meşruiyet ise bu coğrafyada yaşayan Kürt vatandaşların sayısı ile mukayese edildiğinde çok yetersiz kalmaktadır. Seslerinin çok çıkması, bağırış, çağırışlar ve devam eden terör olayları onları daha meşru kılmaz.
Çözüm sürecindeki temel çelişki modern politik sistemin dışında kalınması, meşruluk duygusu ve oyunun kurallarında uyuşma olmamasıdır. Geniş kitleleri propaganda teknikleri ile bir süreliğine aldatmak mümkün olabilir. Ancak silahlar susmadığı zaman umarım gelinen yer, çözümü sona erdiren çözüm olmaz.
Tamer Şahin
Comments