Eğit Donat
- Admin
- 20 Eki 2014
- 3 dakikada okunur

Resmi yetkililerin son açıklamalarına göre ABD ve Türkiye, Suriyeli ılımlı muhaliflere uygulanmak üzere “eğit donat” programı üzerinde anlaşma sağlamışlar. Buna göre iki bin Suriyeli ılımlı muhalif Türkiye tarafından eğitilecek, eğitilen bu ılımlı muhaliflerin silah ve ekipman desteği ABD tarafından sağlanacakmış. Eğitimler, Kırşehir’in Kaman ilçesinde 7. Kolorduya ait Hirfanlı Jandarma Eğitim Merkezinde verilecekmiş.
Aslında ‘eğit-donat’ kelimelerine yıllardır alışığız. Örneğin, Bosna-Hersek’te savaşın bitiminden sonra Sırp gücüne karşı denge oluşturmak amacıyla Amerika Birleşik Devletleri, Bosna-Hersek Federasyonu ( Boşnak-Hırvat) ordusuna yönelik “Eğit-Donat” adlı bir program başlattı. Bu programın “eğit” bölümünde bulunan Türkiye, Mayıs 1996’dan itibaren Bosna-Hersek ordusundan gelen Boşnak ve Hırvat subaylara eğitim verip onları ülkelerine geri göndermektedir. Benzer uygulama yıllardır Afganistan için de yapılmaktadır. Öyleyse şimdi neden Suriyeli muhaliflere yapılmasın?
‘Eğit-donat’ kelimeleri ilk duyduğunuzda zaten kulağa hoş geliyor(!) Eğitim kutsal bir hizmet ne de olsa. Üzerine bir de donatırsan! Oh ne ala! Ancak, kime, ne eğitimi verilecek? Neyle donatılacak? gibi sorular aklınıza gelince işler değişiyor... Çünkü başka bir ülkenin askerlerine eğitim vermek, silah ve teçhizatla donatmak için bazı temel şartların sağlanmış olması gerekiyor.
En temel şart; faaliyetlerin uluslararası hukuka uygunluğudur. Bildiğim kadarıyla uluslararası kamuoyundan gizlenmeden yapılan ‘eğit-donat’ faaliyetleri öncesinde uluslararası hukuka uygun gerekli kararlar her zaman alınmıştır. Bosna Hersek, Afganistan, Libya vb. örneklerde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından alınmış kararlar mevcuttur. Oysa Özgür Suriye Ordusuna yönelik böyle bir karar yok... Bu Suriye’de kime yardım edileceğine karar verilmesi bakımından çok önemli. Aksi halde ‘Eğit-donat’ kapsamında yapacağınız yardımlar sizi başka ülkenin içişlerine zorla karışan saldırgan bir ülke durumuna sokar. Beğensek de beğenmesek de bugün Esad rejimi Birleşmiş Milletler nezdinde yasaldır. BM Şartı’nın 2/4. Maddesinde: “Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek Birleşmiş Milletler’in Amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.” denilmektedir. O halde BM tarafından Esad yönetimine karşı aksine bir karar alınmadığı sürece ‘eğit-donat’ Özgür Suriye Ordusu mensuplarına uygulandığı takdirde, yasal bir yönetime karşı Türkiye’nin BM hükümlerini ihlal etmesi anlamı taşır.
İkinci husus, ‘eğit-donat’ faaliyetinin siyasi hedefinin belirsiz olmasıdır. Kamuoyuna açıklanan bilgilere göre ABD’nin siyasi hedefi IŞİD(Irak ve Şam İslam Devleti)’a karşı mücadele eden Suriyeli ılımlı muhaliflere destek sağlamaktır. Oysa Türk yetkililer IŞİD’a karşı mücadeleye destek verdiklerini belirtseler bile hemen ardından asıl siyasi hedeflerinin Esad rejimini devirmek olduğunu söylemektedirler. Zaten sıkıntı ya da çelişkiler yumağı tam bu noktada kendini göstermektedir. IŞİD’a karşı faaliyetler terörle mücadele zeminine otursa da, Esad rejimine yönelik faaliyetler için aynı şey söylenemez. Uluslararası hukuka uygun bir karar olmadığı sürece Esad rejimine karşı yapılacak faaliyetler, başka bir ülkenin iç işlerine karışma hatta o ülkeye düşmanca davranış olarak kabul edilir. Meclisten geçirilen tezkere kafaları karıştırmamalıdır. Çünkü, TBMM'ce Anayasamızın 92'nci maddesine dayalı olarak kabul edilen Irak ve Suriye teskeresi BM Güvenlik Konseyi'nin 2170 sayılı kararı da dikkate alınarak hazırlanmış olup, IŞiD ve benzeri terör örgütlerine yöneliktir. Teskere, "eğit-donat" olarak adlandırılan Türkiye ABD mutabakatını kapsamamaktadır.
Bu yüzden, IŞİD’a karşı desteklenecek gruplar, daha doğrusu eğitimlerin kimlere verileceği hususu da ilginçtir. PYD(Suriye Demokratik Birlik Partisi)’ye daha doğrusu PYD’nin silahlı grubu YPG( Halk Savunma Birlikleri)’ye verilecek eğitimler, PKK’ya eğitim vermekle neredeyse eş değer durumdadır. Buna rağmen, Ayn-el Arap’daki son gelişmeler üzerine geçen hafta PYD(Suriye Demokratik Birlik Partisi) başkanı Salih Müslim Türkiye’ye çağrıldığına göre sanki YPG unsurlarına verileceği kesin gibi görünüyor. Eğitimler Peşmergelere verilecek diye düşünsek Barzani’nin açıklamaları bunu desteklemiyor.
Kısacası, 30 yıldır PKK terör örgütüyle mücadele eden Türkiye’nin, Jandarma kanalıyla PKK’nın Suriye uzantısına eğitim vermesini, yetkililer Türk kamuoyuna nasıl anlatır? Doğrusu merakla bekliyorum… Kamuoyu eğitimlerin kimlere verileceğini merak ederken, bir yandan da eğitime geleceklerin eğitim sahasına nasıl intikal edecekleri tartışılıyor. Şaka gibi olsa da gerçek bu! Kırşehir-Hirfanlı eğitim sahası Suriye sınırından yaklaşık 700 kilometre mesafede. Bana göre terörist, yetkililere göre özgürlük savaşçısı(!) olan bu şahıslar; 100, 200 kişilik gruplar halinde, muhtemelen uçakla en güvenli şekilde eğitim sahasına getirileceklermiş. Bu şahıslara hafta sonları günü birlik çarşı izini verilirse, Kaman esnafı yaşadı(!) Asayiş biraz bozulsa bile, özgürlük savaşçılarının harcırah paraları ile yapılacak alışverişler bir süre Kaman ekonomisini canlandırır. Böylece hükümet bir taşla iki kuş vurmuş olur(!)
1984 yılından bu yana PKK terör örgütüne karşı savaşırken, daha emniyetli olduğu için askeri personelin uçak ile bölgeye intikal ettirilmesini bile ancak yıllar sonra uygulayabilen ülkemizin; şimdi bu savaştan kazandığı tecrübeler neticesinde, ülke sınırları içerisindeki terör olaylarını bitiremese bile, başka ülkeler için yetiştireceği teröristleri, pardon eğiteceği özgürlük savaşçılarını, uçakla eğitim sahalarına getirip/götürme yeteneğine kavuşması, hepimiz için kıvanç duyulacak bir gelişme olsa gerekir…
Tamer Şahin
Comments